İnsan yalnız yaşayamaz. Bunun temel nedenlerinden biri, gücünün her şeye yetmeyeceği ve her işi birden yapamayacağıdır. “Birlikten güç doğar” sözü bunu anlatmaktadır. Öte yandan psikolojik yapısı da yalnızlığa uygun değildir. Bazen yalnızlığı arar, ama bu hal uzayınca da sıkılır.
O halde toplum oluşturmak zorunlu ve kaçınılmazdır. Ancak toplum olmak, sürü psikolojisiyle hareket etmek haline dönüşürse tehlike başlar. Otokontrol kalkar, yozlaşma ve değer erozyonu başlar. Bir toplumu sağlamlaştıran etken, bireylerin birbirini denetleyen otokontrol yapısıdır. Eğer bireyler, gözlemleri konusunda incelemelerde bulunarak doğruyu temel alan eleştiriler yapamazsa, eksende kayma başlıyor demektir.
Pekiyi, insan fikrini söylemekten ve eleştirmekten neden çekinir? Bu soruya cevap arayan bilim adamlarının gerçekleştirdiği bir deneyi, sizlere aktarmak istiyorum.
Bu renk nedir?
Bilim adamları, bireyin toplum içindeki serbest davranış sınırlarını incelemek amacıyla bir deney yapmaya karar vermişler ve bu deney için seçtikleri yirmi kişinin on dokuzuna önceden şunu söylemişler: “Biraz sonra sizi bir odaya alacağız ve elimizdeki mavi renkli kartonu uzatarak rengini soracağız. Sizden buna cevap olarak ‘kırmızı’ demenizi istiyoruz.”
Denekler bunu kabul edince, deneyi gerçekleştirmek için yirmi kişinin tamamını odaya alıp önceden görüşülmeyen kişi en sona gelecek şekilde ayakta yan yana durmalarını sağlamışlar. Daha sonra mavi bir karton uzatarak, öbür baştan itibaren rengini söylemelerini istemişler. Önceden tembihlendiği gibi, 19 kişi buna “Kırmızı!” diyerek cevap vermiş. En sonda yer alan kişiye gelindiğinde, kısa bir şaşkınlıkla beraber onun da “Kırmızı!” dediği görülmüş.
Sonuncu kişiye deney sonrasında bunun nedenini sorduklarında, şu cevabı almışlar. “Aslında kartonun mavi olduğundan emindim. Ancak bu kadar kişinin hata yapmasının mümkün olmadığını düşündüm ve gözlerimden şüphe duymaya başladım. O kadar kişi kırmızı derken mavi demek, beni garip bir duruma düşürecekti.”
Bilim adamları bu deneyin raporuna, “bireylerin toplum içinde farklı davranmaktan çekindiği” kanısına vardıklarını yazmışlar. Bu deneydeki çekinme; ifade etme korkusundan değil, çoğunluğa karşı tek kalmanın verdiği özgüven kaybından oluşuyor. Kişi gördüğünden ve bildiğinden şüphe duygusuna kapılıyor.
Aktardığım deney, 1981 yılında üniversitelerde okutulan yabancı kaynaklı bir ders kitabında yer alıyordu. Muhtemelen deney de o yıllara yakın bir geçmişte yapılmıştı. Günümüze gelindiğinde bu durumun biraz değiştiği söylenebilir. Ancak yine de birçok kişi, toplumda “başka” olmaktan ve düşüncesini söylemekten çekiniyor. Toplumun, ya da bugünlerdeki popüler tabiriyle mahallenin baskısından çekiniyor. Bu durumda da, “Kral çıplak!” diyebilenler azalıyor ve sadece birbirini taklit ederek toplumu oluşturan, sorgulamayan, araştırmayan bireyler topluluğu ortaya çıkıyor.
Doğruyu söylemekten çekinmeyen, sağlam ve dürüst toplumu oluşturabilen bireylerin çoğalması dileğiyle…
Yorumlar
Konuk
Yorum 2 (05 Nisan 2010 15:21)
Konuk
Yorum 1 (23 Mart 2010 06:03)
Yorumunuzla katkıda bulunun