Paylaşın!
Gıdalarda Etiket Sorunu
Hakan Ozan Erzincanlı
2 Ağustos 2009 Pazar
6442 Görüntülenme
3 Yorum

Değerli tüketiciler (yani hepimiz),

Ben bir tarım gıda uzmanıyım. Paketli gıda ürünlerini satın alırken, etiketlerini incelerken bazen markette kendi kendime gülüyorum. Aslında ağlanacak bir durum olmasına rağmen o sırada belki ancak gülerek tepkimi belirtiyorum. Gelin size bu manasız görünen gülmelerimin sebebini anlatayım.

Önce teker teker ürünlere bakalım:

Bal

Marketten bal alırken markasından ziyade üretim tarihi, dolum tarihi gibi bilgileri incelerim. Sonra da fiyatları karşılaştırırım.

Geçen gün sevindirici bir gelişme ile karşılaştım. Ballarda bu tarih ve izlenebilirliğe dair bilgiler gelişmişti. Şu an kavanozlu balların hepsinde:

  • son tüketim tarihi
  • dolum tarihi
  • üretim yılı bilgileri var.

Bu bilgilerin 2005/49 sayılı Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nin 13. maddesinin C fıkrası gereği (Burada şöyle deniyor: “Etikette balın hasat yılı üretim tarihi olarak, balın ambalajlandığı tarih dolum tarihi olarak ifade edilecektir.”) konulduğunu anladım.

Örneğin benim aldığım balın son tüketim tarihi 23.12.2010 imiş. Dolum tarihi 23.06.2009 ve üretim yılı 2008 imiş. Yani bu bal 2008 yılının baharında açan çiçeklerden alınan nektarlar ile üretilmiş. Bal hasadı tahminen yaz mevsiminde yapılmış. Yaklaşık 1 yıl boyunca nerede, ne koşulda saklandığını bilmediğimiz şekilde saklanmış ve bir bal kavanozlama ve satış firmasına verilmiş. Bu firma da 23.06.2009 tarihinde balı kavanozlamış. Bugün 30.07.2009 olduğuna göre ben de bu balı 1 ay içerisinde almışım. O kadar da kötü değil. Tabi rafta 2006 yılı üretimi ballar da olduğunu da gördüm. Düşünün 3 yıldır tüketilmeden bekliyor ve birileri etikete bakmadan ya da baksa bile önemsemeden bunu tüketecek. Görünce üzülerek güldüm.

Süt

Marketten günlük süt alıyorum. Biliyorsunuz bu süt 3 günden fazla dayanmayarak bozuluyor. Bazı marka ürünlerde üretim tarihi ve son kullanma tarihi yazıyorken, bazılarında sadece son kullanma tarihi yazıyor. Sadece son kullanma tarihi yazanlarda ben o ürünün ne zaman üretildiğini beyan olarak alamıyorum. Firma bana son kullanmam gereken tarihi tebliğ ediyor sadece. Oysa içeceğim sütün ne zaman üretildiğini bilmeye hakkım olmalı, tahmin yaparak bulmamalıyım.

Zeytinyağı

Tüm bunlarım en ilginci ve kötüsü ise zeytinyağı. Zaten bu şekilde olmasa idi, dünyaya zeytinyağı pazarlamada bu kadar sorunlarımız olmaz, bir kaç istisna hariç kalitede yerlerde sürünmezdik.

torn-bar-code-21043358.jpg
Resim: dreamstime.com
torn-bar-code-21043358.jpg
Resim: dreamstime.com

Son aldığım zeytinyağında üretim tarihi ve son kullanma tarihi bilgisi var. Buna göre üretim tarihi 22.12.2008 ve son kullanma tarihi 22.12.2010. İşte bu gerçek bir komedi. Ancak bu komediye gülerken, aslında halimizin acınacak olduğunu bilmemiz lazım. Üretim tarihi ne demek? Burada bahsedilen üretim değil zeytinyağının dolum tarihi!

Ülkemizde genelde üreticiler zeytinlerini kendileri sıktırır ve uygun bir zamanda gidip fabrikaya satarlar. Fabrika da zeytinin asitliğine bakarak fiyat tespiti yapar ve zeytinyağını alırlar. Yoksa (genel olarak) zeytinyağı üreten firmalar, zeytinlerinin hasat vakti gelen üreticilere gidip “bahçedeki ürüne şu kadar veriyorum. Ben hasat ettirip sıktıracağım.” demez. Ya da zeytinyağı firmalarının zeytini hasat edip yağını sıkacakları büyük zeytinlikleri yoktur. Ki böyle durumlar olsa bile etikette özel olarak belirtilmelidir. (Böyle uygulamalar yapan kaliteli zeytinyağı üreticileri bu detayları etikette zaten veriyor. Bu zeytinyağlarının fiyatı da normalinin en az iki katı oluyor.)

Bana göre zeytinyağında üretim tarihi, o zeytinin sıkım tarihidir. Zaten zeytinler sıktırılmadan uzun süre depolanamadığı için sıkım tarihi, bana zeytinin ne zaman hasat edildiği bilgisini de verir. Ancak bunu bilmeyen tüketicinin de balda olduğu gibi en azından üretim yılını bilmeye hakkı vardır. Mevcut etikette zeytinin hangi yıl hasat edildiği asla bilinememektedir. Örneğin Milas’ta bir üretici (ki ben Milas’ta bu gibi olaylara çok şahit oldum) 2003 yılında zeytini hasat eder ve gider sıktırır.

Üreticiler bu bölgelerde zeytinyağını sigorta parası gibi kullanır. 2004’te zeytin sıktırmaz çünkü bu bölgelerde ağaçlar hasat edilirken dövüldüğü ve zarar verildiği ve ağaçlara bakım yapılmadığı için zeytin bir yıl olur, bir yıl olmaz. 2005’te tekrar bir parti zeytin sıktırır. Onu da saklar. Ve diyelim ki 2007’nin Haziran ayında paraya sıkışır. Zeytinyağı fiyatları da iyice yükselmiştir. Zeytinyağının hepsini satar. O zeytinyağını fabrika 2007 Haziran’da alır, stoklarına koyar ve belki de 2008 Aralık ayında tenekeler. Ben de bir ay sonra satın alırım.

Yani belki de ben artık tarihi değeri olan bir meyve suyunu tüketiyor olabilirim (zeytin meyve ve dolayısı ile zeytinyağı bir meyve suyu-yağıdır). Lakin benim yağını tükettiğim zeytinler 2003 yılında varlardı. Aradan 6 yıl geçti. Düşünsenize 2003’te sıkılmış bir portakalın suyunu içtiğinizi. Hem de bunun sağlığa çok yararlı bir lokman hekim ilacı olarak her yerde sunulduğunu.

Gülmez misiniz bu duruma?

Belki bunları okuyanlardan bazıları “Yok canım, asitliğine bakılıyor. O kadar eski yağ anlaşılır.” diyecekler. Anlaşılacağına emin olmasınlar. Ve belki bazıları “zeytinyağına bir şey olmaz. 10 yıl sonra bile tüketilir. Hatta daha güzel olur” diyecekler. Birincisi bu doğru değil. Çok iyi (karanlık ve serin ortamda) saklansa bile zeytinyağı en çok 1 yıl içinde tüketilmelidir. Ayrıca 10 ya da 20 yıl içinde bile bozulmayacak ise bile (ki bu doğru değil) bu durum benim tüketici olarak zeytinin ne zaman üretildiğini, ne zaman şişelendiğini öğrenme hakkımı engellemez.

Ben tüketici olarak tükettiğim zeytinyağının zeytinlerinin en azından hangi yıl hasat edildiğini ve hangi gün sıkıldığını bilebilmeliyim. Ambalaj etiketinde üretim tarihi değil sıkım tarihi yazılmak zorunda. Ayrıca bunun yanı sıra hasat yılı olmak zorunda. Hem sucuk, hem fasulye, hem kuruyemiş hem de zeytinyağına aynı etiket bildirim şekli kullanılamaz. Kullanılırsa böyle olur işte. Ayrıca sadece son kullanma tarihi koymak da başka bir eksiklik ve yanlış. Batılı ülkelerde son kullanım tarihi yanında “Best Before” denen, yani o ürünü en sağlıklı ve besin değeri en yüksek olarak tüketilebilecek bir tarih daha olur. Bunun da mutlaka eklenmesi gerekir.

Yumurta

30 adetlik bir viyol yumurta aldınız. Üretim tarihi 17 Temmuz 2009 ve son kullanma tarihi 14 Ağustos 2009 yazıyor. Maalesef bu da komik bir beyan. Çünkü yumurta üretici tarafından genelde bir depoda bir hafta boyunca biriktirilir. Sonra viyolleyip dağıtacak firmaya gönderilir. Bu durumda bu üretim tarihi neyi anlatıyor? Tavuğun yumurtladığı tarihi anlatmadığı kesin. Büyük ihtimal bu tarih yumurtanın viyollendiği tarih. Firmada kaç gün depolandığı vs. gibi şeyleri bilmemiz imkânsız.

Bu durumda tüketici anlamsız bazı tarihler ile yanıltılıyor.

Sonuç

Bal bozulur mu? Zeytinyağı bozulur mu? Süt ne zaman bozulur? Yumurta kaç gün dayanır?

Üreticilerin, ürünleri ambalajlayanların ve çeşitli karar vericilerin, tüketici adına tepeden inme kararlar vermek yerine şu soruların cevaplarını tüketiciye bildirecek ürüne özel etiketleme mevzuatlarını oluşturmaları zorunludur:

  • Bu ürün ne zaman (en azından hangi yıl) hasat edildi? (Örneğin zeytin, bal)
  • Hangi bölgeden hasat edildi (Tercihen şehir hatta mümkünse üretici ismi)? (Zeytin, bal, yumurta, süt)
  • Bu ürün ne zaman paketlendi? (Gün dâhil tam tarih ve üretim tarihi olarak değil, paketleme tarihi diye yazılmalı)

Ayrıca araştırma sonuçlarına dayanarak şu bilgiler de verilmek zorunda (ve bu tespitler şu an olduğu gibi üreticiyi değil tüketiciyi koruyacak şekilde yapılmak zorunda):

  • Ürün en iyi haldeyken tüketilebilecek son tarih (Best Before)
  • Son kullanma tarihi
  • (Hatta) Tüketiminin tehlikeli olabileceği tarih (Özellikle süt, deniz ürünleri, kuruyemişler, baharatlar)

Sonuçta bir ürünün tüketilebileceği en iyi tarih, o ürünün hasadına en yakın olan yani en taze olduğu tarihtir. Hasat (gerçek üretim tarihi) geçtikçe üründe mutlaka besin kaybı olur. Bu durumda ürünün fiyatı da düşmelidir. Örneğin geçen sene hasat edilip sıkılmış ve 10 birim E vitamini içeren zeytinyağı ile 5 yıl önce hasat edilip sıkılmış ve 2 birim E vitamini içermesi beklenen zeytinyağı arasında fark olmalıdır ve tüketicinin hem sağlığını hem ekonomisini etkileyen detaylı üretim tarihi bilgisine ulaşması çok önemli bir insan hakkıdır.

İşte değerli tüketiciler. Size markette neden ürünleri elime aldıkça güldüğümü açıkladım. Artık markette ürünleri eline alıp etiketlerini okudukça gülen birisini görürseniz şaşırmayın. Büyük ihtimalle aslında o, duruma ağlamak isteyen bir tarım gıda uzmanıdır.

Saygı ve sevgilerimle,


Lütfen sitenin kullanım politikasına uyun ve kaynak göstermeksizin alıntı yapmayın.
 Paylaşın!
 

Yorumlar

Muzaffer Boyacıoğlu
Konuk
Comment
Yorum
Yorum 3 (19 Mart 2011 18:46)
Bundan iki yıl önce Türkiye çapında tanınan bir marketten zeytinyağı almak istedim. Üretim tarihine bakınca bayağı şaşırdım. Bir mucizeyi başarmışlardı!… Tenekede “iki ay sonraki” dolum tarihi vardı!… Görevliye “Bu nasıl olur?” diye sordum, gayet rahat bir tonla “Teknik hata olmalı. Zaten bunlar taze ürün olduğu için bir sakıncası olmaz!” dedi. Ne denir başka bilemem…
Anonim
Konuk
Comment
“Marketlerde Gülerek Dolaşan Uzmanlar” hakkında
Yorum 2 (17 Aralık 2009 06:58)
Tebrikler…
Hasan Baltalar
Üye
Comment
Sağlığımız ve 3G
Yorum 1 (02 Ağustos 2009 18:47)
Ozan Bey, bir Edremitli olarak zeytin ve zeytinyağı konusundaki yazdıklarınıza şahitlik edebilirim. Zeytinyağı konusu doğru olduğuna göre, diğerleri hakkında yazdıklarınız da doğrudur.

Yıllar evvel “Gıda Katkıları Rehberi” adıyla her gün yüzlerce kişinin ziyaret ederek soru sorduğu bir internet sitesini işletmiş ve yayınlandığı sunucu ile birlikte Katrina Kasırgası'na teslim etmiş biri olarak, bu konuda yaptığınız çalışmalardan dolayı sizi kutluyor ve “siz”lerin çoğalmasını ümit ediyorum.

Birkaç gün önce, danışmanlığını yaptığım firmanın bir çalışanından, annesi ve çocuğunun “kısmen soyarak” yediği bir acur yüzünden hastanelik olduklarını, çocuğun az miktarda yediği için hayati riski atlattığını ancak annenin hâlâ can çekiştiğini öğrendim. Doktorlar zirai ilaçtan şüpheleniyor.

Bana kalırsa, Türkiye’de bundan daha önemli bir konu yok. Ama ne olur gündemdeki konulara bir bakınız. “3G teknolojisi ile gelen hızla” uzaya fırlamaya hazırlanıyoruz.

Çok üzgünüm, çok!

Yorumunuzla katkıda bulunun

  • Bilgi girilmesi zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.
  • E-Posta adresiniz yayınlanmayacak ve aramızda kalacaktır.
  • Yorumunuz içinde, lütfen bağlantı (link) kullanmayınız.