Görev yaptığım firmalardan birinde, kurumsallaşma sürecinin bir aşaması olarak dâhili e–posta sistemi kurduk. Çalışanlar için bilgi ve belge paylaşımı kolaylaşmış, iletişim gelişmiş, bu da verimliliği arttırmıştı.
Bir gün posta sunucusunun aşırı derecede ağırlaştığını fark ettik. Öyle ki, birbirimize saniyelerle gönderdiğimiz mesajları almamız 5–10 dakika sürüyordu. Sorunun üzerine gidip sunucu ekranını incelediğimizde, çalışanlar arasında müthiş bir mesaj trafiğinin yürümekte olduğunu fark ettik. Herkes birbirine mesaj iletiyordu. Bir bayram günü olmadığına göre herkesi içine alan bu trafik nedendi?
O sırada iletilmekte olan mesajlara baktık. Hepsinin içeriği aynıydı. Sadece bir mesaj, tüm çalışanlar arasında dolaşıyordu.
Bir çalışanımıza dışarıdan bir mesaj gelmişti. Mesaj insanlara şans ve uğur getirecek bir Çin prensibini anlatıyor ve alanın bunu 20 kişiye ilettiği takdirde başına türlü güzel hadiselerin geleceği, yapmazsa da tersinin olacağı vurgulanıyordu. Mesajı alan çalışanımız, tüm çalışanlarımıza bunu iletiyor; alan her çalışanımız da bunun kimden geldiğine ve onun kimlere de iletmiş olduğuna bakmaksızın yine tüm çalışanlarımıza iletiyordu. Oluşan trafiği siz hayal edin.
Sunucuyu durdurduk ve bu konuyu ileten tüm mesajları sildik.
Daha sonra tüm çalışanlara bir mesaj göndererek bu zinciri durdurmalarını, bunların batıl inançların ürünleri olduğunu ifade ettim. Mesajın ilk çıkış noktası, dindar bir hanım kızdı. Kendimizi İslam’a nispet ederek bunlara inanmanın bizde çelişki oluşturacağını, bu tür inançların İslam’dan bir delilinin bulunamayacağını, bizden yalnızca delili olan konulara inanmamızın istendiğini yazdım. Allah’ın bize dinini de delillerle bildirdiğine dair şu ayet mealini de ekledim: “Sizlere bunca açık deliller geldikten sonra yine kayarsanız iyi biliniz ki, Allah çok onurlu bir hikmet sahibidir.” (Bakara Suresi 209)
Birbirimizle iletişimimizin kolaylaşması için geliştirilen dâhili posta sisteminin iş konuları dışında kullanılması eğer mutlaka gerekiyorsa, en azından bu tür safsatalar için kullanılmaması gerektiğini; bahsedilen mesajı okumanın da, kopyasını oluşturup birilerine göndermenin de bir zaman istediğini ve zamanımızın da kıymetli olduğunu belirttim.
Kadıköy Cami’inde vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca’ya;
“Hocam!” diye sormuşlar.
“At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi?”
Demirci Hoca:
“Zannetmiyorum,” diye cevap vermiş, “O nallardan her atta dört tane var ama bütün gün kamçı yiyip duruyorlar!”
Yorumlar
Konuk
Yorum 2 (04 Kasım 2009 14:30)
Konuk
Yorum 1 (13 Ocak 2009 16:40)
Yorumunuzla katkıda bulunun