Kısa bir süre önce sosyal medyada bir eleman arayışını duyurdum. Profesyonel beklenti taşımadığım, sosyal medya kullanmayan bir tanışın “Duyurur musun?” diye rica ettiği bir arayıştı.
Takipçilerimin epey bir kısmı endüstri mühendisi veya öğrencisi olan Twitter’da yazdığım bir tivitin içeriğini, iş ağı olduğu için daha uygun olur gerekçesiyle LinkedIn’de de paylaştım.
Twitter’daki paylaşımım 43.000’e yakın, LinkedIn’deki de 31.000’e yakın sayıda görüntülenmiş. Daha önceki benzer paylaşımlarım bu kadar etkileşim almamıştı. Bu sanırım, işsizlik sorununun iyice derinleştiğine işaret ediyor.
Eleman arayışının metnini, çok basit tutmak istediğim için “Ankara’da iş arayan endüstri mühendisi arkadaşımız var mı?” şeklinde yazmıştım. Doğrusu fazla ilgi olmayacağını tahmin ettiğimden, formel bir ilân görüntüsü vermek istemedim.
Geri Dönüşler ve Eleştiri
Twitter’daki paylaşımıma esprili dönüşler oldu. Orası Twitter olduğundan pek önemsemedim, hatta ben de espriyle karşılık verdim. Ancak LinkedIn’deki dönüşleri biraz eleştireceğim.
Paylaşımıma LinkedIn kullanıcılarından üç tip geri dönüş aldım:
1. Üyelik yetkileri elverenler, aynı ağ üzerinden mesaj yazarak iletişime geçtiler ve bilgi aldılar. Edindikleri bilgi sonrasında bazıları başvuruda da bulundu.
2. Kimileri profilimdeki bilgilerden internet siteme girerek oradaki iletişim kanalı üzerinden başvuruda bulundu.
3. En ilginç grup ise bana bu yazıyı yazma fikrini verenlerdi. Bu grup, ağdaki paylaşımıma yorum yazdı. LinkedIn’de bir paylaşıma yorum yazılırsa, yorumlayanın faaliyeti olarak kayda geçiyor ve onunla bağlantıda olanlar akışında bu yorumu ve dolayısıyla benim paylaşımımı görüyor.
Bu nedenle yorum olarak kimisi “Bağlantılarımın dikkatine” cümlesini yazarken, bazıları doğrudan ilgisini çekmek istedikleri kişinin ismini etiketlemişler.
Ancak bazıları yorum olarak “+” veya “++” şeklinde işaretler koymuşlar. Doğrusu ben bu tip yorumlamayı da bağlantılarının akışına düşürme gayreti olarak düşündüm.
Ne var ki bunu yapanlardan birisi mesaj göndererek başvuruda bulununca, bu işaretlemenin “Ankara’da iş arayan endüstri mühendisi arkadaşımız var mı?” sorusuna karşılık “Var” veya “Ben de varım” anlamı taşıyabileceğini fark ettim. Bunu fark etmem de epey bir zaman sonra, artık ilânı kapatma aşamasına gelince oldu.
O aşamadan sonra (hatta belki en başta da) “+” işareti koyanlarla tek tek iletişime geçip, “Başvurmak ister misin? Ne düşünüyorsun?” diye sorma imkânım olma(z)dı. Bir karşılık beklemeden yaptığım bu aracılığın üstüne, yoğunluğumu arttıracak bir çalışmaya girmem mümkün değildi. Zaten gelen başvuruları sınıflandırıp firmaya iletmem birkaç günümü aldı.
Gençliğimde bir takvim yaprağında rastladığım fıkrayı aktarayım. İnternette araştırınca bu fıkraya dair hiç iz bulamadım. Sanırım onu dijital bilgi çöplüğüne de ilk ben kazandırmış olacağım.
Resim: military.comBir komutan, kışladan ayrılıp evine dönmek amacıyla odasının bulunduğu binadan çıkmış. Tam makam aracına binecek iken, başında şapkasının olmadığını fark etmiş. Dönüp emir erine seslenmiş:
“Oğlum bir bakıp gel, şapkam yukarıda mı?”
Er, esas duruşta iken geri dönmüş ve komutanının en üst katta bulunan odasına çıkmak üzere koşarak binaya girmiş. Merdivenleri üçer beşer çıkarak kata ulaşmış.
Tekrar binanın önüne indiğinde nefes nefese esas duruşa geçerek komutanına selâm vermiş:
“Evet komutanım! Şapkanız yukarıda.”
Ezcümle
Bu tarz bir işaretleme, bir eleman ilânına başvurmak için uygun bir yöntem değil. İnsan kaynakları felsefesine göre işin peşinden koşuşturma yükü işi arayana aittir. Çok ‘özel’ kişilere has olarak firmalar birinin peşinden koşabilirler, o ayrı.
Yazımı bahsettiğim arkadaşlardan okuyan olursa lütfen kendilerini yerdiğim hissine kapılmasınlar. Sadece, bu davranışı diğer ilânlarda da sergiledikleri taktirde çok istedikleri bir iş fırsatını kaçırabileceklerini bilmelerini isterim.
Yorumunuzla katkıda bulunun