Doğru ve yapmam gereken işi bulduğumu düşündüğüm danışmanlık kariyerimden önceki bir dönemden bahsedeceğim size. En az 20 yıl öncesi yani.
Beni davet eden bir firmada çalışmaya başladım. Patronla anlaşmama göre işim, iyi işleyen bir üretim planlama sistemi kurmak ve daha sonra onu yönetmek olacaktı. Klasik planlama müdürlüğü yani. Fabrikası olan şirkette bu anlamda hiçbir şey yok, öyle hayal edin.
Daha önce müdürlük yapmama rağmen, düz mühendis sıfatıyla işe başladım. Olmayan birimin müdürlüğü mü olur? (Gerçi şimdi neler duyuyoruz da )
Bir endüstri mühendisi olarak planlama süreçlerini iyi bilirim. Hemen işe koyuldum. Koyuldum ama sessiz ilerlemesi gereken bir ton iş var. Yani yırtınırsınız ama dışarıdan hissedilmez. Ürün ağaçları, hat dengeleme planları, MRP alt verileri, bilgisayarda oluşturulan bir sürü tablo, …
Haa, sistem kurulunca firmaya ERP yazılımı da alıp kuracağız. Patron başta “Tamam” dedi.
Firmayı Tanıma
Bu arada uyum süreci çalışıyor. İşletmeyi ve çalışanları tanıyorum. İlk işyerimden bildiğim bir çalışma arkadaşım da oradaymış.
Fakat biri var, satın alma işlerine bakıyor. Patronun yeğeniymiş. Bana hoş bakmadığını fark ettim. Her yeni gelene öyle yaparmış zaten. Sonra kanının ısınmadığını patrona işlermiş. Bahsettiğim arkadaşım uyardı.
Dibimde dolanıp duruyor. Ne yaptığımı soruyor. Anlatıyorum, anlamıyor. Bir gün tersledim. Hesap sorar gibi davranmaya başlamıştı çünkü. Sen misin tersleyen? Oğlan da gayri resmi görevinde gayretlenmeye başladı.
Patronun Müdahalesi
Bir gün odasına çağırdı patron. Daha çok yeniyim. “Şu kadar gün oldu başlayalı” dedi. “Buraya ne kazandırdın?”
Tam anlamıyla şoke oldum. Daha işletmeyi tanıma sürecindeyken benden sonuç beklememesi gerektiğini bilecek kadar akla sahip olduğuna inandığım patron, neden bunu sormuştu? Sistem kurma adına yaptıklarımı anlattım ama tatmin olmadı. Yeğen gazı iyi vermiş olmalıydı.
Yutkunarak çıktım odadan. Çok kötü bozulmuştum. Moral sıfıra inmişti.
Bir Mucize
Fabrikanın içinde divane gibi dolanmaya başladım. İnanın aklım başımda değil. Yapılanlara bakıyorum ama gözümün önüne, otururken göbeği masaya taşan patron geliyor.
Birden bir şey fark ettim. Bir tezgâhın başında bir iş yapmaya çalışıyorlar. Fazla sıkmadan detaylandırayım, çünkü burası mühim.
Resim: machineryhost.com
Tezgâh bir makine, “Biesse Rover”. Resmini gördüğünüz bu yakışıklı, bilgisayarını programladığınızda imzanızı kusursuz olarak ahşap üzerine çizdirebileceğiniz bir CNC freze/delik makinesi. Önünde 1m çapında dairesel formda kesilmiş 30 mm kalınlıktaki yonga levha istifi var. Bunlar masa tablası. Ayak için merkeze 30 mm çapında delik delinerek paketlenecek ve ihraç edilecekmiş.
Malzemeyi programlanmış makinenin tablasına bağlıyor ve düğmeye basıyorlar. Kafa masa tablasının üzerine geliyor ve tam merkezde durarak inip deliği deliyor. Makine harika iş çıkarıyor ama sorun şu: Matkap ucu alttan çıkarken tablayı patlatıyor.
Ustalar başında deliye dönmüşler. Kafa iniş ve dönüş hızını azaltmak, matkabın uç açılarını değiştirmek vb ne denedilerse olmuyor. Tablaları patlatıp patlatıp, kenara diziyorlar. Fire diz boyu.
Bir süre seyrettim. Kafam da bozuk ya, canım ilişmek istemiyor. Sonra rahatsız oldum. Patrona kızgınım ama malzemeye yazık ediliyor.
Metot Önerisi
Yanaştım ve dedim ki: “Galiba bilmiyorsunuz, çalıştığınız makine simetrik eksenlidir. Delik boyunu 20 mm olarak programlayacaksınız. Tablayı önce sola bağlayıp çalıştıracak, makineyi duraklatacak ve sonra ters çevirerek sağ tarafa alacak ve işleme öyle devam edeceksiniz.”
Denediler. Sonuç mükemmel, çünkü makine mükemmel. Sadece “know-how” ve algoritma yeteneği gerekiyor.
Hepsi tek tek sarıldılar bana. Müthiş bir sevinç yaşanıyor. “Tamam” dedim. “Abartmayın. Benim şimdi yapacak bir işim var!”
Patrona Ders
Hızla patronun odasına (tam anlamıyla) daldım ve tarihi konuşmamı yaptım:
“Demin bana bugüne kadar ne yaptığımı sormuştunuz. Şaşkınlıktan cevap veremedim. Tezgâh operatörü bir işçiye sabah iş emrini verirsiniz. Ne yapacağı satır satır yazılıdır. Akşam da ne yaptığını sorarsınız. Ancak biz mühendisiz ve beyin işçisiyiz. Bazen masada otururken görür ve bir şey yapmaz zannedersiniz. Biz mühendisler bazen gerçekten bir şey yapmayız ama bazen “bir şey” yaparız ki, birkaç yıllık ücretimizi çıkarırız. Lütfen şimdi Rover’ın yanına gidin ve orada ne olduğunu sorun.”
Sonra ne oldu?
Patron, dolduruşa gelerek yaptığı hatayı anladı ve gönlümü almaya çalıştı ama bu olay bir buzdağının altını göstermişti bana. Onunla olmazdı. 79. günde terk ettim orayı. Neden mi geciktim? Çünkü vaat ettiğim sistemi ancak kurmuştum. Sözümü tuttuktan sona ayrılmam gerekiyordu.
Yorumlar
Konuk
Yorum 1 (15 Temmuz 2019 19:10)
Yorumunuzla katkıda bulunun