Danışmanların işletmeler ile ilişkisi anlatılırken, “üçüncü göz” tabirinin kullanılması yaygındır. Ben bu yazımda anonim bir hikâye vasıtasıyla, kendisine danışılan kişinin bir meselede üstlendiği fonksiyon ve kazandırabileceği faydanın anlaşılması konusuna bir katkıda bulunmak istiyorum.
Ölmek üzere olan yaşlı bir baba, yatağının başına üç oğlunu çağırarak onlara vasiyette bulunur:
“Oğullarım, ben ölünce birbirinize düşmemeniz için, size sahibi olduğum 17 deveyi paylaştırmak istiyorum. Miras olarak develerin yarısını büyük oğluma, üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oğluma bırakıyorum.”
Babalarının ölümünden sonra, mirası babalarının vasiyeti uyarınca paylaşmak üzere kardeşler bir araya gelirler. Fakat bir türlü işin içinden çıkamazlar. Mirası babalarının istediği gibi pay edemezler. Çünkü 17 sayısı ne ikiye, ne üçe, ne de dokuza bölünebilmektedir.
“Bu işin üstesinden ancak köyün tecrübe ehli, yaşlı bilgesi gelir.” diye düşünüp ona giderek danışırlar.
Bilge kişi: “Benim bir devem var. Onu da alıp yeniden hesap yapın.” der.
Bu cömertliğe çok şaşıran oğullar, 18 deveyi pay etmeye girişirler. Önce ikiye bölerler, büyük oğul 9 develik payını alır. Sonra üçe bölerler, çıkan 6 deveyi de ortanca oğul alır. Daha sonra dokuza böldüklerinde 2 deveyi de küçük oğul alır. Ancak paylaşımdan sonra, ortada fazladan bir deve kalır.
Oğullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yeniden yaşlı bilgeye başvururlar. Bilge kişi güler ve:
“İyi öyleyse” der.
“Sorununuz çözümlendiğine göre ben de devemi geri alabilirim artık.”
İyi bir danışman, bu hikâyede olduğu gibi katalizör olarak olaya girer, çözümü sağladıktan sonra olaydan çıkar. Sorunu çözmede insanlara yardımcı olur, kendinden de bir şey eksilmez.
Yorumlar
Konuk
Yorum 4 (28 Ocak 2013 00:03)
Konuk
Yorum 3 (22 Eylül 2011 14:44)
Konuk
Yorum 2 (13 Şubat 2009 17:33)
Konuk
Yorum 1 (09 Şubat 2009 13:40)
Yorumunuzla katkıda bulunun