Ülke, tarihinin belki en ağır ekonomik sıkıntılarını yaşıyor. İşsizlik endişe verici boyutlara ulaşmış. Rakamlara boğmayacağım sizi, durum zaten biliniyor.
Şu zor zamanlarda başka bir söz de duyuluyor: “İşsizlik yok, kimse iş beğenmiyor!”
Evet, böyle bir yaygın kanı var. Pekiyi, bu doğruysa böyle bir dönemde iş arayanlar neden iş beğenmez?
Şöyle de sorabiliriz: “Bir personel adayı, sunduğunuz iş teklifini neden reddeder?”
Bu soruya karşılık, zamanında işe alım tarafında bulunmuş ve şimdi de sosyal medyada konu ile ilgili yazılanları sıkı takip eden biri gözüyle birkaç neden saymak isterim.
Yeni mezun olup 5 yıllık tecrübeye sahipseniz, 3 dil biliyorsanız ve esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek potansiyeldeyseniz sizinle 1500 TL’ye çalışabiliriz dediler. Bence yatmak daha verimli.
Cihat Demiröz (@cihatdmrzz)
20 Ekim 2019
Ücret ve Yan Haklardaki Tatminsizlik
Özellikle “yetersizlik” yazmadım çünkü herkesin beklenti çıtası farklı olabiliyor. Şu krizde bile belirli bir barajın altına inmemek için direnen çok sayıda işsiz var. Onlar, bu uğurda daha fazla borçlanmayı bile göze alabiliyor. “Az ile başlarsam, bir türlü istediğim kadar artmaz” denilebiliyor.
Üstelik bu konudaki beklentinin karşılanmaması, adaylarda çoğu zaman rakamdan bağımsız bir olumsuz etki de oluşturuyor. İşe alımcının veya firmanın kendisini insan yerine koymadığını düşünebiliyor.
Bugün casino turizmi yapan bir acentanın iş görüşme teklifi reddettim. Evet hala işsizim ama günaha çanak tutamam.
Engin Lofça (@engin_lofca)
21 Şubat 2011
Kurum Kültüründeki Uyumsuzluk
Aday, firmayı araştırırken veya mülâkat sırasında edindiği intibadan hareket ederek işin veya firmanın kendisi için uygun olmadığına karar verebiliyor. Yaşam tarzı ile ilgili tercihlerinin işyerinde hakir görülebileceği hissi, diğer koşullar uygun olsa da işin reddine neden olabiliyor.
İşin Kendisine Uygun Olmaması
Normal şartlar altında insanlar, ilândaki özellikler kendisine uymadığında işe müracaat etmezler. Bazen de “Hele bir mülâkata gireyim, ayrıntılar belli olsun” düşüncesi belirir. Mülâkat ya da işin teklifi aşamasında aday, pozisyonun gereklerinin kendi sunduklarına uymadığını fark edince teklifi reddedebilir.
Diğer taraftan, işsizliğin arttığı şu ortamda, çok sayıda kişinin olur olmaz yerlere, uygun olmadığını bile bile müracaat ettikleri biliniyor. Bazen bu, kişiye “Boş durmuyorum, hiç olmazsa ilânlara başvuruyorum” tesellisi veriyor. Bu tür başvurular da mülâkat aşamasında olumsuzlukla sonuçlanıyor.
Lokasyonla İlgili Sorunlar
Birçok aday, gittikçe büyüyen şehirlerin ulaşım sorunundan dolayı çok cazip bir teklifi reddedebiliyor. Böyle yerlerde, sanırım artık kimse evinden çıkıp on adım atarak çalıştığı işyerine gidebilme hayali kurmuyor ama saatlerini trafikte geçirmek de istemiyor. Bunun maliyetini göze alabilse de işe ulaşmak için saatlerce yolda bulunmanın, daha işe başlamadan yükleyeceği yorgunluğu göze almak istemiyor. Öte yandan bazen maliyet de sorun oluyor ve servis imkânı aday için bir zorunluluk haline geliyor.
İş ve Özel Hayat Dengesi
Modern çağın insanı, bir girdabın içinde sürekli dönüyor. Bir taraftan borçlanarak arttırdığı refah ve lüksü yaşamak isteğiyle özel hayatına daha fazla zaman ayırmak istiyor, diğer taraftan bu lüksün bedelini ödemek için daha fazla çalışması gerekiyor.
İş ile özel hayatın dengesini kurmakta zorlanan insanlardan bazıları yatkın olan karakterleri nedeniyle işkolik olmaktan kurtulamazken, bazıları da mümkünse hiç çalışmak istemiyor. Mesai kavramına takılan, bu nedenle bazı pozisyon ve şirketleri kendisine uygun bulmayan aday da işi kabul etmeyebiliyor.
İşe Alım Sürecindeki Bürokrasi
Özellikle yanlış kurumsallaşma anlayışı yüzünden hantallaşmış bazı şirketlerde, işe alım süreci yıpratıcı şekilde uzatılmış oluyor. Aday, karşılaştığı işin kabul prosedürlerini yerine getirirken zorlanıyor. Sosyal medyada İK birimi olan ve olmayan firmaların karşılaştırıldığı bir tartışmada görmüştüm ki birçok kişi, yıpratıcı işe giriş süreçleri nedeniyle İK’sı olmayan küçük aile şirketlerini tercih ediyor.
İşe Alımcı
İşin içindeki profesyonellerin kızarak yazımı okumayı terk etmemeleri için, bu maddeyi en sona bıraktım.
Gerek bire bir görüşmelerde gerekse görüşlerin rahatça ifade edildiği sosyal medyada, adayların işe alım profesyonelini kıyasıya eleştirdiği tepkiler görüyorum. Eleştirilerin ne kadarında haklı oldukları elbette tartışılabilir ama yazımızın konusu olan adayın işi reddinde önemli rol oynadığı kabul edilmelidir.
Başvuru ile başlayan ve mülâkatla devam eden süreçte işe alım profesyonelinin yetkinliği ve görüşme becerisi, hem doğru adayın seçimini hem de işe alımı kolaylaştırıyor. Tersi durumda ise adayın başta istediği işten soğuması ya da işe alımcının şahsında firmanın prestijinin zarar görmesi söz konusu olabiliyor.
Bu kişi bir İK sorumlusu, yöneticisi veya patronun bizzat kendisi olabiliyor.
Yorumunuzla katkıda bulunun