Blog yazmak, çağımızın en popüler hobilerinden biri oldu. İnternet sayesinde, yazdığımız fikirleri kitlelere ulaştırmamız çok kolaylaştı. Ancak blog yazmak, ciddi bir emekle gerçekleşiyor. Hazır bir blog ortamı sunan (Wordpress gibi) CMS paketlerinden önce bu daha da zordu, çünkü altyapı bilgisi de gerektiriyordu. Artık çaba, sadece içerik oluşturma ve duyurma kısmında yoğunlaştı.
Kimin için yazıyoruz?
Blog yazarlığı deyip geçmeyin. Odaklanma, yazma, düzeltme, düzenleme, yayınlama ve (artık kaçınılmaz olarak) sosyal ağlarda duyurma. Bir iş.
Hasan Baltalar (@HasanBaltalar)
1 Temmuz 2015
Pekiyi, bu kadar emek içeren yazıları kimin için yazıyoruz? İnsanlar için mi, arama motorları için mi?
“Bu da soru mu? Elbette insanlar için. Onlar okuyacak bunu!” demeyin. Olayın bir de arka planı var.
Bazı temel bilgilerle birlikte nedenlerine geçmeden önce, sorumun doğru cevabını vereyim: “İkisi de!”
İnsanlar için yazıyoruz, doğru. Bunları aklı olan insanlar okuyacak, düşünecek ve değerlendirecek. Arama motorları için yazıyoruz, bu da doğru. Aklı olmayan robotlar da bunları okuyacak ki, asıl hedefimiz olan kitleye yani insanlara mesajımızı ulaştırabilsin.
Nasıl bulunuyoruz?
Bizi tanıyan insanlar, yazılarımıza iki şekilde ulaşıyorlar. Ya bildikleri adresimizi doğrudan tarayıcıya girerek blogumuza geliyorlar, ya da bizi adımızla veya sloganımızla arama motoruna soruyorlar. Bazen onlara, tarayıcının sık kullanılanlar bölümü gibi hatırlatıcı veya RSS yayını ve e-bülten aboneliği gibi uyarıcı araçlar da yardımcı olabiliyor.
Pekiyi, insanlar sadece bu şekilde mi blogumuza geliyor? Ya da şöyle soralım: Blogumuza sadece bizi tanıyanlar mı geliyor? Cevap: “Hayır!”
Çünkü İnternet’teki blog sayısı 2013 yılı itibariyle 152 milyon adet idi1 ve çoğumuz, herkesin bizi adımızla arayacağı kadar “ünlü” değiliz. Bizi tanımayan büyük bir kitle var ve bunlar merak ettikleri konuları araştırırken de bloglara uğruyorlar. Bu durumda da, sürekli İnternet’i gezerek blogumuzu taramayı kendisine görev edinmiş olan arama motorlarına ihtiyacımız ortaya çıkıyor. Onlar bizi oku(ya)mazsa, insanların okuma imkânı da oldukça azalacak.
Fikrimi destekleme adına, size kendi internet sitemden bir istatistik vereyim: Bu yıl internet siteme doğrudan gelenlerin oranı %15, arama motoru (diğerleri küçük oranda olduğundan özelde Google) ile gelenlerin oranı da %60 civarında gerçekleşmiş.2 Genelleme yaparsam, site/blog ziyaretçilerimin yarısından fazlasını arama motorları sağlıyor. Bana göre bu, onların blogumu “okumasını” dikkate almam için yeterli bir neden.
Artık bu konuda hemfikiriz değil mi?
Gelelim bunu kolaylaştırmak için ne yapmak gerektiğine. Konu çok geniş ve blogumun alanı dışında olduğundan, sadece farkındalık oluşturacak kadar ayrıntıya gireceğim ve temel bilgiler vereceğim.
Arama motoru nedir?
Arama motorları birer robot bilgisayar. İnternet’i geziyor ve kendilerine öğretilen kuralları dikkate alarak web sitelerini veritabanlarına ekliyorlar. Bu kurallar, hangi siteye ne kadar değer vereceklerini ve de onları yapılan aramalarda ne kadar ön sıralara yerleştireceklerini belirlemeye yarıyor.
Arama Motoru Optimizasyonu
Bu bölüme bir tüyo ile başlayayım: SEO adıyla bilinen bu çalışma için (her sektörde olduğu gibi), vaatte bulunarak sizden kolay para kazanmaya çalışan fırsatçılara prim vermemenizi öneririm. Blogunuz kişisel ise arama motoru optimizasyonu sizin işiniz. Sadece biraz teknik bilgi edinmek zorundasınız. Kurumsal iseniz, bu alanı iş edinen profesyonel SEO uzmanları var. O zaman onlara gitmeniz gerekecek.
Öncelikle Özen
Eğer yazılarınızda içerik, metin akışı ve yazım kuralları açısından dikkatsizseniz, arama motoru optimizasyonunu unutun. Bu size ultra sıkıcı gelecektir. Sadece yazın gitsin. Ekstra ziyaretçi de beklemeyin.
Arama motorları konuştuğumuz ve yazdığımız dilleri bilmez, dillerin yazım kurallarına bakmaz. Onların ayrı yazım kuralları vardır. İçeriğinize büyükten küçüğe sıralanan başlıklar (H1, H2, …) serpiştirmeniz; önemli yerleri kalın (B), alıntıları italik (I) olarak işaretlemeniz; resimlere (ALT) niteleyici eklemeniz, boyutlarını belirtmeniz; onların yazınıza olan sevgisini arttırır.
Kod Geçerliliğinin Onaylanması
Arama motorları, blogları bizim tarayıcıda gördüğümüz gibi görmez; onları oluşturan kodları okurlar. Temiz, hatasız ve geçerliliği onaylanmış bir sayfa kodunuz varsa, sizin yazınıza olan özeninizi böylelikle anlar ve sitenize değer verirler.
Bunu önemseyin ve araştırın. İnternet’te kod geçerliliğini ölçen araçlar var. Ne iyi ki, (Wordpress gibi) CMS paketleri zaten geçerli kodlarla yazılıyorlar ve size sadece içeriğinizin (content) içindeki kodlara dikkat etmek kalıyor. Hemen hemen tüm blog ortamlarının editöründe, kodları da gösteren bir düğme var. Açıp, incelemeniz yeterli.
Örnek olarak, bu yazının en alt-sol köşesinde bulunan düğmeye tıklayarak, sayfa ile ilgili kod doğrulamasını görebilirsiniz. Haydi, bunu bir de kendi siteniz için deneyin.
Yazının Uzunluğu
Bir SEO uzmanına göre, blog yazınızın ilk 100 kelimesi Google açısından çok değerliymiş.
Hasan Baltalar (@HasanBaltalar)
19 Ocak 2015
Arama motorları belirli bir uzunlukta olan yazıları daha fazla önemsiyor. Google’ın, 2000 kelime ve üzerindeki yazılara sıralamada öncelik tanıdığı iddia ediliyor.3 Öte yandan, sosyal medya ve anlık haberleşme araçlarının (bana göre) bir yan etkisi olarak, insanlar artık fazla uzun yazmak ve okumak istemiyor. Bu nedenle uzun blog yazıları insanları okumaktan alıkoyuyor. Burada bir denge yakalamak gerekiyor.
Ayrıca, sosyal medyaya yazılacak kadar kısa ve anlık konuları da blog yazısı haline getirmemek gerekiyor.
Blogun mu var, derdin var!
Konunun geri kalan kısmını, meraklılarının yapacağı araştırmalara bırakıyorum.
Özenerek yazılmış bir blogun hem okunurluğu artar, hem de size referans olacak bir eser haline gelir. Eseriniz sizi yansıtır ve her eserinizde olduğu gibi blogunuzun da sürekli ilgi ve desteğe ihtiyacı vardır.
Yazımın, eserinizin olgunlaşmasına katkısı bulunması dileğiyle …
- WPVirtuoso. https://tinyurl.com/WPVirtuoso
- Google Analytics.
- Widjaya, Ivan. https://tinyurl.com/WidjayaIvan
Yorumlar
Konuk
Yorum 1 (23 Ekim 2015 16:20)
Yorumunuzla katkıda bulunun