Türkiye’nin büyük fabrikalarından birinin kurucusu ve yönetim kurulu başkanına, kendisinin çok güvendiği bir tanıdığı benden bahsetmiş, firmasının bilgilerimden faydalanabileceğini söylemiş ve “Muhakkak tanışmalısın” demişti. Benim için alınan randevuya heyecanlanmış, koşarak gitmiş ve masasının önündeki misafir koltuğuna oturmuştum. Buraya gelip oturabilmenin bir ayrıcalık olduğunu ve herkese nasip olmayacağını düşünüyordum.
Sohbet başladı. Kendimi ve kariyerim süresince yaptığım çalışmaları anlattım. Oldukça güler yüzlüydü ve babacan tavırlara sahipti. Yüzlerce çalışanı bulunan fabrikası yeni değildi. İyi bir ünü ve geçmişi vardı ama bazı aksaklıklardan şikayet ediyordu. Ben ise o zaman fazlaca gündemimde olan ERP yani kurumsal kaynak planlama sisteminin faydalarından ve firmasına katacağı akışkanlıktan bahsediyordum.
Konuşmamız, sık sık çalan masa telefonuyla kesiliyordu. Arayanlar üretimin çok detay sayılabilecek konularını soruyorlar ve “Ne yapalım ağabey?” diyorlardı. Depoya giren ve giremeyen malzemeler, yanlış alınan miktarlar, izin isteyen çalışanlar, neler yoktu ki?
Atak Zamanı!
Bu durumu fırsat bilerek, savımı güçlendirecek bir atak yapmaya karar verdim ve dedim ki: “Efendim, işletmenizin otomasyonuna dönük sistemler kurarsak siz böyle çivi, vida gibi detaylarla uğraşmak zorunda kalmazsınız. ERP sistemleri bunları organize eder.” Bana verdiği cevabın o anki şoku, cümlesini geçen zamana rağmen unutmamı engellemiştir:
“Ben ne iş yapacağım o zaman?”
Elbette yaptığı bir espriydi ve yanı sıra gülümsemişti de. Ancak “Her şakada bir gerçek payı vardır” derler ya, bu espri belirli bir kuşaktaki iş adamlarımızın tarzına da işaret ediyordu. Bu tarzda kurucu nesil önce taşın altına elini koyar ve tüm yükü kaldırır. Kendi işinin işçisidir aynı zamanda. İlk zamanlar satın almacı, makine operatörü, satıcı, çaycı ve hatta gerektiğinde temizlikçidir. Daha sonra şirket büyüyünce yöneticiliğe geçer, ancak organizasyon gereği gibi şekillenmeyince yine her yere koşmaya devam eder.
Girişimcilik Yeteneği
Sorduğu esprili soru üzerine dilimden bir cümle döküldü. Bu cümlenin ana fikrini hâlâ daha savunur ve dillendiririm. Kendisine dedim ki: “Buraya gerekli sistemleri kuralım. Operasyonel işlemleri organizasyon yüklensin. Siz de rahatlayın, boşa çıkın ve yeni girişimlerde bulunun. Girişimcilik bir yetenektir. Sizde bulunan bu yetenek daha fazla işletme ortaya çıkarmalı!”
Cevabım son derece hoşuna gitmişti. Daha sonra kendisinin, başkalarını hayret içinde bırakan bazı diğer girişimlere de öncü olduğunu duyduk.
Yukarıda aktardığım bu olayın üzerinden on yıldan fazla zaman geçti. Geçen bu zaman zarfında girişimcilerin iş yapış tarzında ne değiştiği konusundaki takdiri size bırakıyorum. Ancak biz kurumsallaşma süreçlerinde, girişimcilerin üzerinde bulunan operasyonel yükleri mümkün olduğunca azaltıp, kendilerini genel yönetimin karar aşamalarında aktif kılacak çalışmaları hedefliyoruz.
Yorumlar
Konuk
Yorum 3 (30 Mart 2012 07:39)
Üye
Yorum 2 (18 Şubat 2012 22:57)
Konuk
Yorum 1 (18 Şubat 2012 21:20)
Yorumunuzla katkıda bulunun