Türkiye Bilişim Derneği’nin geçen ay Ankara’da organize ettiği ve kısa adı “Bilişim 2011” olan, 28. Ulusal Bilişim Kurultayı’nın üç oturumuna katılarak izledim. Bunlardan biri, “Elektronik Atık Yönetimi” isimli paneldi. Panelin konusu, dünyada ve Türkiye’de elektronik atıkların geri dönüşümü, toplanması, bertaraf edilmesi ve yasal mevzuatı üzerineydi. Panelistlerin anlattıklarından oldukça faydalandım ve farkındalığı arttırarak konuya bir nebze katkıda bulunabilmek amacıyla bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Aslında konu toplumda hak ettiği ilgiyi görmüyor. Katıldığım diğer iki panelin biri girişimcilik üzerine idi. Boş sandalye kalmadığı için salonun yan ve arka duvarları önünde ayakta izleyenler vardı. Panelistlerden birisi izleyenlere bir soru yöneltti: “Aramızda kaç tane girişimci var acaba?”. Bu soruya karşılık havaya kalkan el sayısı iki elin parmak sayısını geçmedi. Tıka basa dolu bir salon ve konuyla doğrudan ilgili on kadar kişi. Oysa elektronik atık yönetimi panelinin yapıldığı aynı salonda, başlangıçta bulunan 50 kadar kişinin yarısı “konu açmadığı için” kısa bir süre sonra salonu terk etti.
Terk etmeyenler neler öğrendi? Özetle anlatayım:
E-Atık Kavramı
İçinden elektrik geçen ürünlerin, kullanım ömrü dolduğu andaki tüm parçaları, unsurları ve içerdiği sarf malzemeleri “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşya” (AEEE veya E-Atık) olarak adlandırılıyor. Kullanım ömrünü tamamlamış ya da demode olmuş e-atık sınıfındaki her türden eşyaların, uygun yöntemlerin kullanılması ile hammadde olarak tekrar üretim proseslerine katılmasına “geri dönüşüm” deniliyor. Bu kavramın “geri kazanım” kavramından farkı ise atıkların özelliklerinden yararlanılarak içindeki bileşenlerin fiziksel, kimyasal veya biyokimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya enerjiye çevrilmesinin söz konusu olmaması oluyor.
Rakamlar ne diyor?
Biraz istatistiklere bakalım: 2009 yılında TÜİK tarafından duyurulan rakamlara göre Türkiye’de bir kişinin günlük olarak ürettiği katı atık miktarı 1,21 kg. Nüfusu 75 milyon kabul edersek, yıllık evsel katı atık miktarı: 33.123.750 milyon ton ediyor. Bunun içinde yer alan e-atık miktarı %1 olarak öngörüldüğünde ise, geri kazanılabilir e-atık miktarı 331.238 ton olarak karşımıza çıkıyor. Araştırmalara göre halkımızın %68’i e-atıklarını atmıyor.
Takdir edeceğiniz gibi bu çok önemli rakamlar, işin ekonomik kayıp boyutuna işaret ediyor. Panelde (floresan lamba gibi) bazı e-atıkların içerdiği kimyasal maddelerin, diğer atıklarla birlikte bertaraf edilmesinin toplum sağlığını tehdit ettiğine de vurgu yapıldı.
Ne yapılabilir?
“Atık Elektronik ve Elektrikli Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği” ile kamusal düzenleme yapılmış. Ayrıca bu konuda faaliyet gösteren özel şirketler de var. Bu yazıdaki rakamlar ve tüm teknik bilgiler, onlardan biri olan ve panele katılan “Akademi Çevre” Satış ve Pazarlama Müdürü Sn Dinçer Koçer’den alındı. Katkıları için kendisine ve şirketine teşekkür ediyorum.
İşin ekonomik ve sağlık boyutu, konu hakkında son derece bilinçli olmak gerektiğini gösteriyor. Ben kendi adıma evimde atıkları ayrıştırmaya çalışıyorum. Atık kâğıt kolimi zaman zaman bir çuvala doldurup, yakınımda bulunan bir merkezin çevre birimine teslim ediyorum. Gittiğim işyerlerinde de bunu anlatmaya çalışıyorum. Bir buçuk yıl önce fizik tedavisi aldığım FTR merkezinde atıklar o zaman ayrıştırılmaya başladı meselâ. Danışmanlık yaptığım firmalarda da öyle yapılıyor. Duyarlılıkları ve katkıları için onlara teşekkür ediyorum.
Ev veya işyerlerinde ortaya çıkan elektrikli ve elektronik atıkların, diğerlerinden ayrı e-atık kutularında biriktirilerek; sağlık ve çevre açısından oluşabilecek tehlikelerin azaltılması, doğal kaynakların korunması, enerji verimliliği ve ekonomiye katkı gibi konularda fayda sağlanabilir.
Yorumlar
Üye
Yorum 4 (26 Aralık 2011 16:46)
Konuk
Yorum 3 (26 Aralık 2011 15:13)
Konuk
Yorum 2 (22 Kasım 2011 22:05)
Konuk
Yorum 1 (16 Kasım 2011 18:57)
Yorumunuzla katkıda bulunun