Eleman arayışını ifade eden ilanları bilirsiniz. Bu ilanlarda yapılacak işten bahsedilir ve aranan elemanın barındırması gereken vasıflara yer verilir. Bu vasıfları belirlemede esas olan, görevin gerektirdiği özellikleri bilmek ve onları sıralamaktır.
Ancak günümüzde nedense bu konuda geçmişten farklı örneklere rastlanmaktadır. Özellikle işsizliğin ve iş arayanların çoğaldığı zamanlarda patronlar veya işe alımcılar kendilerine “Neden aza razı olayım?” sorusunu sorarak, nitelik sınırlarını genişletmektedir.
Elbette bu genişleme ücrete yansımamaktadır. Adayın, İK sisteminin (veya patronun kafasının) ücret skalasında yerleştiği yer bellidir. Aynı ücretle daha fazla yeteneğe sahip bir adayı seçmek bir kazanç olarak tayin edilir, bu da ilanın metnine yansır.
Aşağıdaki hikâye, bu tutumun yüz yıl önce de pek farklı olmadığını mizahi bir üslupla anlatır:1
Hüsrev Paşa sinirli ve hırçın tabiatlı biriymiş. Sık sık çevresindeki, emri altındaki kişileri azarlar, kırarmış. Yine öfkeli bir anında uşağını ağır bir şekilde azarlamış, hakarette bulunmuş. Uşak, “Artık bu kadarı fazla” diyerek alıp başını gitmiş.
Bunu duyan uşak simsarları hemen Hüsrev Paşa’nın konağına damlamışlar. Hüsrev Paşa aradığı uşakta bulunmasını istediği nitelikleri sıralamaya başlamış:
- Benim huyumu biliyorsunuz, bana buna göre bir uşak bulacaksınız. Bulacağınız uşak öyle zır cahil olmasın. Az çok okuma yazma bilsin, biraz mürekkep yalamışlığı olsun.
- Bulacağımız uşağın böyle biri olmasına dikkat ederiz paşam.
- Bulacağınız uşak hoşsohbet, nüktedan biri olsun. Biraz halden, dilden anlasın. Yorgun ve sıkıntılı zamanlarımda beni eğlendirsin.
- Başüstüne paşam!
- Biraz hesap kitaptan da anlasın.
- Peki paşam!
- Biraz musikiden de anlasın. Malum, müzik ruhun gıdasıdır derler.
- Emredersiniz paşam'
Öylesine iş ilanlarına bakıyordum aranan nitelikler ilgili bölümlerden mezun, ingilizce ve almanca konuşabilen ha bu arada ilan oyun ablalığı iki dil bilmek üniversite bitirmek seni sadece çocuk bakıcısı yapmaya yetiyor.
Büş (@YGBusra)
2 Aralık 2020
Bu konuşma sırasında orada bulunan devrin tanınmış şairi İzzet Molla söze karışmış:
“Paşam, sizin aradığınız gibi birini haşmetli padişahımız da arıyormuş.”
Paşa merakla sormuş:
- Ya öyle mi? Ne yapacakmış acaba?
- Şayet böyle birini bulabilirse sadrazam yapacakmış.
Yorumunuzla katkıda bulunun