“Bu, ağlara dolanmış bir kılıç balığının öyküsü! Yazılmasa da olurdu.”
Şakaydı. Ağlara dolanan benim. Bu yazı da onun öyküsü.
Yakın çevrem bilir. Bir yenilikten haberdar olduğumda, popüler kültürle olan ilişkisine bakarım. Güncel hayatı doğrudan kolaylaştıran faydalı bir şey değilse bir süre uzak durur, gelişimini seyrederim. Piyasa onu sulandırıyorsa, artık bir daha sokulmam.
Esas prensip, ona olan ihtiyacım ve etkili bir şekilde kullanıp kullanamayacağımdır. Hâlâ akıllı telefonumun olmamasının nedeni, akılsız olanın işimi görmesidir. Bir gün gerekirse eyvallah ama o zamana kadar “Cıss!”. İsterse, bana ekranıyla kuş tutsun.
İnternet ağlarında yer almak da benim için aynı prensibe bağlı olarak gelişti.
İlk Ağ Tecrübesi
Yıl 2005 idi. İş hayatımın danışmanlık kariyerinde beşinci yıla girmiştim.
Kullanımı iyice yaygınlaşmaya başlayan internete, iş ağları ve sosyal ağlar da eklenmeye başlamıştı. Ortalıkta, 2002’de açılan “LinkedIn” ve 2006’da açılan “Facebook” vardı. Ben ise 15 Temmuz’da şu anki internet sitemi ziyarete açmış, gömülü bloguma ilk yazılarımı koymuştum.
10 Kasım’da, ilk yerli iş ağı olan Çember.net’te hesap açtım. Burası işimi tanıttığım ilk ağdı. Gruplarında çok sayıda tartışmaya katıldım, blog yazılarımı duyurdum. Çember.net o kadar iyiydi ki üye ortamının sıcaklığını, gruplarının hareketliliğini ve kullanım kolaylığını daha sonra üyeleri çok aradı. Bu ağ üç yıl sonra Alman Xing’e satıldı, biz de içine düş(ürül)dük.
Stabilizasyon
Face’ten bir takipçim, Klout puanınn yükselmesi için başka ağlara da dolanmak gerektiğini söyledi. Nasıl taktik ama?
Hasan Baltalar (@HasanBaltalar)
4 Mayıs 2014
Beş yıl kadar öylece devam ettim. Ancak özellikle Facebook, toplumda bir virüs gibi yayılıyor ve herkes kendisine bir hesap açıyordu. Sonraki yıllarda bu eğilim, yeni doğana (daha nüfus cüzdanı çıkarmadan önce) Facebook hesabı açmaya kadar ilerledi. Teknoloji takibinde üstün performans göstererek akıllı telefonla internet kullanımında dünya ikincisi olan Türk halkı1 Facebook üyeliğine başlangıcı şimdi hamilelik sürecine çekmiş olabilir, bilmiyorum.
Twitter ondan kısa süre (iki yıl) sonra açılmıştı ama “eski arkadaş bulma sevdası” Türk halkını daha çok cezbetti. Ben ise yukarıda yazdığım gibi uzak durmayı tercih ediyordum, pusudaydım.
Genişleme Kararı
Twitter, Facebook’a göre daha fazla iletişim odaklıydı ve benim ilgimi de daha fazla çekiyordu. İlk yıllarda hesabınıza bir tivit yazsanız, sizi takip edenlere bir SMS mesajı gidiyordu. Bir tivitle toplu bilgilendirme yapabiliyordunuz. Bu özellik hâlâ var mıdır, bilmiyorum.
Bu “cazibeye” dayanamayarak, 2010 yılının Mart ayı başında bir Twitter hesabı açtım. Böylece internet ağlarına “dolanma” hareketim başladı. Dört gün sonra LinkedIn’e de yerleşmiştim. Facebook hâlâ soğuktu benim için!
Ancak bir gün Amerikalı bir meslektaşımın makalesi, bir karar vermem gerektiğini hissettirdi. Makale “muhakkak” bir Facebook fan sayfamın olması gerektiğini söylüyordu. Danışmanlık yapıyordum ve ona göre “herkes” neredeyse, benim de sesimi oraya ulaştırmam gerekiyordu. Facebook da çok “kalabalıktı”. Önerisine uymaya ve bir fan sayfası açmaya karar verdim. Fakat Facebook, bir profil oluşturmadan bunun mümkün olmadığını söylüyordu.
Böylece hiç istemediğim Facebook’a da burnumu soktum ve profilimle fan sayfamı açtım. Ancak karar vermiştim. Orası “iş” odaklı olacak ve dayıoğlu, halakızı ile iletişim kurulmayacaktı. Amerikalı amca öyle diyordu. Bunun hatalı bir tercih olduğunu ise yıllar sonra anladım.
Twitter, LinkedIn ve Facebook üyeliği, o yılın Mart ayına sığmıştı. “Ne ki?” demeyin! Kullanıcı isimlerinin seçimine karar verme, grafiklerin tasarımı ve başlangıç içeriklerinin oluşturulması az iş değil. Bir yandan da çalışıyorum.
İki yıl sonra “FriendFeed” üyeliğimi de açmıştım. Şimdi hayatta olmayan bu ağ, birçok ağda bulunan akışları tek yerden takip edebilme imkânı veriyordu. Google’ın kendi sosyal ağını kurma girişimi ile ortaya çıkan Google Plus’a dâhil olmak, arama motoruna kendimi sevdirmek açısından önemli hale gelince orada da (mantar gibi) bittim.
Nereye kadar?
Bu arada adını ilk defa duyduğum çok sayıda ağdan davetiye geliyordu. Bir ağa giren kurban, sistemin “Onu da çağır, şunu da çağır!” gazına gelip etrafına çılgınca davetiye gönderiyordu.
Bu nereye kadar devam edecekti? Ayrıca bu ağlara hesap açmakla iş bitmiyordu. Girip etkileşimlerle ilgilenmek gerekiyordu. Bu müthiş bir zaman sarfiyatı demekti.
Bu nedenle, bu “ağa dolanma” işine oracıkta son vermeye karar verdim. Mevcut dolanım zaten hareketimi yeterince kısıtlıyordu. Artık yeni ağ yoktu!
Böyle yıllar, yıllar geçti. Çok sayıda insanla tanıştık, tartıştık, bilgi alışverişi yaptık. Bazılarıyla telefon aracılığıyla konuştuk, bazılarıyla sanal tanışıklığı gerçekliğe taşıdık ve bir araya gelip sohbet ettik.
Tatmin
Her şey gibi, ağlarla “sosyalleşmenin” de bir doyum noktası var. Fayda üretmeyen ağlarda olmanın gereksizliği artık kendini daha çok hissettirmeye başladı. Yaklaşık bir yıl önce, omurgamla ilgili ciddi bir sağlık sorunu yaşadım. Zaten (bilinçli bir tercihle) mobil internet kullanmıyordum. Uzun süre oturamadığım için, masada bilgisayar kullanmak da artık çok değerli bir şey haline gelmişti. Oturduğum o kısıtlı sürede ağlara takılmak, yapılacak en lüzumsuz şey olmaya başlamıştı.
Artık gereksiz üyelikleri iptal etmenin zamanı gelmişti.
Kapat, kapat!
Önce “Kariyer.net”, “Yeni Bir İş” gibi CV bankalarındaki tüm hesaplarımı kapattım. Bunlar, benim yıllar önceki iş modelime uygundu ve oralarda bir CV bulundurmaya gerek kalmamıştı.
Sıra ağlara geldi. İlk olarak on yıl kaldığım Xing hesabımı (bu yılın Mart ayında) kapattım. O gruplardaki yazılarım, şimdi sahipsiz ama pişman değilim. Üçüncü parti uygulamalara izin vermeyen, sadece “network pazarlama” ile çalışanların aktif olduğu ve alanımda iş çıkmayacak bir ağdı.
Klout benden önce davrandı ve el değiştirdikten sonra kendisi kapandı.
Akılsız telefon tercihimden dolayı, zaten Instagram gibi yerlere bulaşmamıştım. Sanırım akıllı telefon gereği artık kalktı ama benim için cazibesi kalmadı. Fotoğraf paylaşımını Yahoo e-posta hesabım nedeniyle açık kalmak zorunda olan Flickr’dan yapabiliyorum.
Fazla bilinmeyen birkaç ağdaki hesaplarımı ve dijital kartvizitlerimi de kapattım.
Nerelerdeyim?
“Twitter” hesabım, (bir aksilik olmazsa) şirketi kapanıncaya veya “varlık nedeninin” dışına çıkıncaya kadar açık kalacak. Ağlar içinde, benim için yazmanın ve iletişimin merkezi o. Ayrıca Twitter, belirli bir alanda kimin ne yazdığını gözlemlemek için bulunmaz bir fırsat.
Bu arada ‘Twitter’ (kilitli hesapları katmazsak) aramalara açık bir veritabanı olduğundan, bir çeşit ‘internet içinde internet’. RSS tekniğini kullanarak alanıma giren kavramları her gün tarayıp, neler olduğunu takip etmek büyük bir zevk benim için.
Hasan Baltalar (@HasanBaltalar)
31 Temmuz 2018
Bazı nedenlerden dolayı “Facebook” (maalesef) açık kalmak zorunda. Hesabım olmazsa, bazı şeyleri (meselâ blogumun paylaşımlarını) göremiyorum. Bir de başka kanaldan iletişim kuramayacağım bağlantılarım var.
G+ ve YouTube da Google ile bağlantısı nedeniyle açık kalacak. Bana bir yükleri yok. Sadece blog duyurularım için kullanılacak.
“LinkedIn” hesabımın suyu gittikçe ısınıyor. Orada da sadece blog duyurularım olacak artık. Grupların kullanımı ve faydası biraz daha azalırsa, bye bye!
… ve internet sitem! Esas mevzu orada.
Bundan sonraki ağ faaliyetlerimin ana amacı oraya ziyaret sağlamak ile bilgi ve tecrübe paylaşımı yapmak olacak. Zira başlangıçta beklediğim gibi olmadı, bana internet ağları üzerinden hiç “iş” gelmedi. Projelerim ya referanslar ya da internet sitemin arama motoruyla ziyareti sonrasında başladı.
Anladım ki, benim işimin doğası böyle. İnternet ağları daha çok pazarlama ile ürün satışı amacına hizmet ediyor. Sizin de aklınızda bulunsun.
Güncelleme (16 Temmuz 2021)
LinkedIn’de artık “Hasan Baltalar” yok!
Bu ağ üzerinden, birkaç eğitim isteği dışında bir iş gelmedi. Akış gittikçe Facebook’a döndü. Son zamanlarda yapılan tasarım değişiklikleri ise beni hemen hemen hiçbir sayfayı görüntüleyemez hale getirdi. Hangi tarayıcıyı kullansam işe yaramıyor. Sanırım ağın sahibi MS, işletim sistemimi eski buluyor ve “Bana para kazandırmadan olmaz!” diyor. Zaten hiç tam yetkili (premium) üye olmadım, LinkedIn kullanmak için işletim sistemimi (en azından başka bir neden ortaya çıkıncaya kadar) yükseltmeye de niyetim yok. Ben bilgisayarımın bu konfigürasyonu ile mutluyum.
Yukarıda bahsettiğim gün geldi. Tüm verilerimi yedekleyerek LinkedIn hesabımı kış uykusuna (hibernate) aldım. Hesabımı sadece üyelik olmadan görüntüleyemediğim önemli sayfalar için açıp, tekrar uykuya alacağım.
Doğru insanları bulma skorum 8,99 imiş. Sanırım bağlantılarımın çoğunluğu öğrenci diye. Umurumda değil. Öğrenciler candır.
Hasan Baltalar (@HasanBaltalar)
7 Temmuz 2017
Bir not daha düşeyim: “Bu ağdan hiç iş gelmedi” dedim ya, bunun sebebi olarak bana ‘bağlantılarımın çoğunun öğrenci olması’ gösterilmişti. Bundan o zaman da onur duydum, şimdi de duyuyorum. Para umurumda değil ama öğrenci candır. Hepsine sevgiler!
Güncelleme (8 Ekim 2021)
Facebook ağında açtığım fan sayfamı da uykuya aldım. Bunları kapatmak da kolay değil. Vazgeçmek için 14 gün veriyor ama tekrar açmamaya kararlıyım.
Artık bu sayfanın benim için bir faydası kalmamıştı. Profilime bile az yazıyorum. Facebook her gün “Bir şey yaz, bir şey yaz” diye baskı yapıyordu. Bundan sonrası yüktü artık. Kapatacağımı duyurunca sayfada bulunan 1300 civarındaki takipçiden Facebook profilimi takibe alan birkaç kişi oldu. Demek kapatma kararım yerindeymiş.
Güncelleme (19 Temmuz 2024)
YouTube kanalımı güncelledim ve aktif hale getirdim. Yaklaşık iki ay sonra da ilk içeriğimi yükledim. İlk paylaşımıma buradan ulaşabilirsiniz.
Güncelleme (17 Ağustos 2024)
Tarayıcım ile ilgili uyumsuzluğu azaldığı için LinkedIn hesabımı tekrar aktif hale getirdim.
Güncelleme (10 Ekim 2024)
İlk kez Intagram hesabı açtım. Planım Türkiye’de sosyal ağlar kadar ilgi görmeyen Flickr ağındaki albümlerimi buraya taşımak ve oradaki hesabımı kapatmak.
Yorumunuzla katkıda bulunun