Çocukken yaşadığımız ortam ve anne–babamızla kurduğumuz ilişki, bir süre sonra yaşantımızın normali haline gelir ve gelecekteki iş hayatımızı, sosyal yaşamımızı, kuracağımız romantik ilişkilerin kalitesini belirler. Çocukluk yaşantısında güvenli, stabil bir ortamda büyümüş ve koşulsuz sevgi görmüş biri, ileride kendi ilişkisinde de güvenli ve stabil bir ortam arayacaktır. Bunun zıttı olarak, çocukluk yaşantısında istikrarsız sevgi görmüş ya da koşullu sevilmiş biri ise, gelecekte yaşayacağı ilişkilerde istikrarsızlığı normal kabul edecektir. Her insanın, güvenli bir sevgi ortamında yaşamaya hakkı ve buna ihtiyacı vardır.
İstikrarsız Sevgi
Çocuk için istikrarsız sevgiye maruz kalmak, uzun vadede son derece zarar verici olabilir. İstikrarsız sevgi ortamı, sürekli depremler yaşanan hasarlı bir binada yaşamaya çalışmak gibidir. Tehlikenin ne zaman geleceği belli değildir ve asla güvende hissedemezsiniz.
İstikrarsız ortamda büyüyen bir çocuk da böyle güvensiz bir binada yaşıyor gibidir. Anne–babasından istikrarlı bir sevgi göremez, öfke patlamalarına maruz kalır, koşullu olarak sevildiğinden stabil bir sevgi alamaz. Kendini tehdit altında ve güvensiz hisseder.
Çocuk, her ne olursa olsun sevildiğini ve güvende olduğunu bilmelidir. Sevgi ve güven duygusu, ebeveyn çocuk ilişkisinde sabit olmalıdır.
Çocuğa gösterilen sevgi durumdan duruma değiştiğinde, çocuk bunu kendine açıklayamaz ve bu durum çocukta özgüven problemleri, çevreye karşı güvensizlik, öfke ve dengesiz duygu durumuna sebep olur. Bir yetişkin olduğunda bile kişi, yaşadığı romantik ilişkilerde, iş hayatında ya da sosyal yaşamında bir stabilite ortaya koyamaz. İstikrarsızlık, başka bir deyişle istikrarsızlık şeması, borderline ve narsistik kişilik örüntülerinin de temelini oluşturur.
Çocuk, ne olursa olsun sevildiğini ve anne–babasının yanında güvende olduğunu hissetmelidir.
Koşulsuz Sevgi
Çocuğun koşulsuz olarak sevilmesi, her davranışının onaylanacağı anlamına mı gelmektedir?
Elbette “Hayır”. Bu noktada, “koşulsuz sevgi” ve “koşulsuz onay” kavramlarını birbirinden ayırmak gerekir. Çocuğa koşulsuz sevgi verilmesi, onun her davranışının onaylanacağı anlamına gelmez. Çocuğa, istenmeyen bir davranış sergilediği bir durumda hatasının nerede olduğu, yaşına uygun bir şekilde açıklanmalı ve abartılı olmayan ödül ve ceza metotlarından yararlanılmalıdır. (Ağırlıklı olarak ödül metodu tercih edilmektedir.) Burada önemli olan nokta, bütün bunlar yapılırken çocuğa gösterilen sevgi ve güven duygusundan bir kayıp olmamasıdır. Çocuğun, belli bir yaşa kadar anne–babasına bağımlı olduğu ve onlara ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır. Bir çocuğun anne–babasının sevgisini kaybettiğini ya da ona hiçbir zaman sahip olamadığını hissetmesi, onun omuzlarına yüklenen büyük bir yüktür.
Güçlü Temel
Hayatta karşımıza çıkan krizleri birer deprem gibi düşünürsek, çocukluk yaşantıları da içinde yaşadığımız binanın temelidir. Zemin ne kadar güçlüyse ve binanın temeli ne kadar sağlamsa, krizlerden de o kadar az hasar alacağımız unutulmamalıdır.
Yorumunuzla katkıda bulunun