Büyük bir fabrikada birim müdürlüğü yapmakta olan bir yöneticiydi. Haliyle, bir ekibi vardı.
Personel müdürü bir gün telefonla arayarak, onu odasında yapılacak olan bir toplantıya davet etti. Amiri olan genel müdür yardımcısı da katılacaktı.
Toplantı
Üç yöneticinin katılımıyla başlayan toplantıda personel müdürü, onun bir elemanının ilgi duyduğu bir kıza mesai saatleri ve işyeri dışında sarkıntılıkta bulunduğunu, kızın durumu anlatması üzerine annesinin kendisini arayarak bilgi verdiğini söyledi.
Personel müdürünün iddiasına göre anne olayın büyümemesi, duyulmaması ve kızının zarar görmemesi için resmi bir şikâyette bulunmayacaklarını ancak ilgili kişinin bu ahlâkıyla işyerindeki diğer personele de zarar verebileceğini düşündüklerini ve işten çıkarılmasını istediklerini söylemişti.
Personel müdürü ilgili çalışanı özel görüşmeye aldığını, iddiayı kişilerin isimleriyle birlikte anlatarak sorguladığını ve çalışanın da bunu itiraf ettiğini söyledi.
Son olarak ona, personelinin işten çıkarılması konusundaki görüşünü sordu. Kendisi çıkarılmasından yana idi. Genel müdür yardımcısı ise söz konusu elemanın yöneticisinin seçiminden yana görüş belirteceğini söyledi.
Karar
Bir an düşündükten sonra elemanının bu cürümü özel hayatının bir parçasında işlediğini, konunun çalışma performansı ile ilgili olmadığını ve işten çıkarma ile cezalandırılmasının haksızlık olacağını, dolayısıyla çalışmaya devam etmesinden yana olduğunu ve isteniyorsa konunun mağdur taraf eliyle adli makamlara taşınması gerektiğini beyan etti. Elemanı işinde kaldı ve bu toplantıdan haberdar edilmedi.
Gelişmeler
Bu olaydan kısa bir süre sonra, genel müdür yardımcısı ile arası açılmaya başladı. Çok iyi anlaştığı amirinin tavırlarına artık anlam veremiyordu.
Birkaç ay sonra, genel müdür yardımcısı onu odasına çağırdı. Kendisinden memnun olmadığını, yanlış kişiyle çalıştığını düşündüğünü söyledi ve istifasını istedi. İtiraz etmesi, çalışmalarının raporlarının kendisinde olduğunu ve daha önce takdirlerini aldığını söylemesi fayda etmedi. İşinden olmuştu.
Ayrıldıktan sonra görüştüğü birinden, etik davranmaya çalışarak işinde bıraktığı elemanın kendisini her ortamda kötülemeye başladığını, hatta bu tavrını genel müdür yardımcısını da yalan yanlış bilgilerle doldurarak ileri seviyeye taşıdığını öğrendi.
Etik mi, ahlâk mı?
Hata yaptığını anlamıştı. İş hayatı ile özel hayatın yüksek bir duvarla birbirinden ayrılamayacağını, özel hayatında ahlâklı olamayan birinin iş hayatında da bunu bir yerde göstereceğini öğrenmişti. Elbette, tersi de söz konusuydu.
O “etik” davranmaya çalışmıştı ama “ahlâk” daha geniş kapsamlı bir kavramdı. Mağdur olan aile bir noktada haklı çıkmıştı. Ahlâksızlık, belki aynı biçimde değil ama kılık değiştirerek yine kendisini gösterebilecekti.
Yorumunuzla katkıda bulunun