“Yüksek” yerlerden torpille (kibarcası güçlü referansla) gelen ve pozisyona uymayan adaylar, işe alımcıların en büyük sorunlarından biri olmuştur.
Yıllar önce bir şirketin patronu, bir politikacının kartviziti ile gelen birinin iş başvurusu üzerine bu konuda nasıl davranılacağını sorduğumda, “Onlar iş için gelenleri bir kartla göndermek zorunda kalıyorlardır, sen işin gereğini yap!” demişti. Gelgelelim, her işe alımcı böyle düşünen bir patron ile çalışmıyor.
Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, kendimi hiçbir zaman “İK Uzmanı” olarak tanıtmadım. Ancak yönettiğim kurumsallaşma süreçlerinde bazen projelere yönetici alımı gerekli oldu ve projeyi geliştiren kişi olarak, elemanı seçme görevi (ister istemez) bana düştü. Bazen de firma organizasyonuna orta ve üst düzey personel gereği ortaya çıktı ve yönetim tarafından, (yaşanan kurumsallaşma sürecinin zedelenmemesi düşünülerek) ön seçimi yapmam istendi.
Böyle bir durumdayken yaşadığım bir olayı anlatayım.
Misafirimiz var!
Sekretarya, odamın bulunduğu koridorda yer alıyordu. Kapıdan giren kişi, ilk olarak sekreteri görürdü. Bir gün, kapım kapalı olmasına rağmen sesler duydum. Bir adam patronla görüşmek istediğini söylüyordu. O sırada hükümette bulunan bir bakanın da samimi arkadaşı olduğunu, ısrarla vurguluyordu. Konunun ne olduğunu soran sekreterimiz, “çocuklarına iş verilmesi” cevabını alınca, iş başvuruları ile ilk olarak benim ilgilendiğimi söyledi. Bu kez daha yüksek ve sert bir ses duyuldu: “O zaman, Hasan ile görüştür beni!”
Sekreter getirirdi ama bu sert adamı karşılamak geldi içimden. Kalkıp, kapıyı açtım. Sekreterimiz adama “İşte Hasan Bey” dedi, bana da takdimde bulundu. Kibarca buyur ettim. Sanırım bu tavrım, onun da yumuşamasını sağladı.
Mülâkatımsı Görüşme
Odama girdik. İki kızıyla birlikte gelmişti. Onları misafir koltuklarına aldım, masama oturdum. Kendimi tanıttıktan sonra, nasıl yardımcı olabileceğimizi sordum. Sanki dışarıdaki konuşmaları duymamış gibiydim.
Kibar bir şekilde kızlarının eğitim aldığını, iyi yetişmiş olduğunu, işe girmeleri gerektiğini, bizim şirketi de çok sevdiklerini söyledi. Bakan ile arkadaşlığını eklemeyi de ihmal etmedi.
İlk kez karşılaştığım ve yönetmek zorunda olduğum bir vaka ile karşı karşıya idim. Öyle bir çözüm bulmalıydım ki, herkes memnun kalmalıydı.
İşte bu noktada bir şirketin kurumsallaşmasının ne kadar faydalı olduğunu bir kez daha anladım. Bu faydanın, kendi çalışmalarımın katkısıyla oluşması da ayrı bir keyif veriyordu tabi.
Beyefendiye, “İyi ki geldiniz” dedim. “Biz de şu sırada kurumsallaşıyor ve yeniden yapılanıyoruz. Organizasyonumuzda boş olan iki pozisyon var. İlâna çıkmaktan kurtulmuş oluruz ve çocuklarınızı oralarda görmekten sevinç duyarız.”
Gözleri sevinçle parladı. Girişimi sonuç veriyordu.
Yöntem Önerisi
“Ancak,” dedim, “Sizden ricam, biraz sonra okuyacağım görev tanımlarına ait pozisyonlardan hangisine hangisinin uygun olduğuna sizler karar verin. Görevde ne kadar başarılı olduklarına performans ile karar verilecek. Mahcup olmak istemeyeceklerinden eminim.”
Daha sonra, gerçekten açık olan iki pozisyonun gereklerini okuyup sormaya başladım: “Bu özelliğe sahip olanımız var mı?”, “Siz uygun musunuz?”, “Bu işe talip olur musunuz?”.
Gençler iş tanımındaki bazı konularda cesaretli olurken, çoğu konuda olumsuz görüş belirttiler. Okuma aşamasının sonunda, her iki göreve de talip olan çıkmadı.
Veda
Görüşme sonunda gençlerle birlikte ayağa kalkan babaları, organizasyonda açık bulunan pozisyonların kızları için uygun olmadığının anlaşıldığını söyledi. Şirketin kurumsallaşma çabasını ve her işin tanımlı olduğunu gördüğünden, “Bizimkilere bir yer açıverseniz” de diyemedi. Görüşmeye alınmaktan dolayı sevinç duyduklarını söyleyip, kibarca teşekkür etti. Az önce dışarıda bağıran kişi, şimdi meşgul ettiğinden dolayı özür diliyordu.
Çocuklarının işe girmesi için çırpınan bu müşfik babayı, memnun bir şekilde göndermiş olduk. Üstelik yalan söylemedik, organizasyonun ihtiyaçlarını anlatıp uygunluk konusunda yardımcı olmalarını istedik. Reddetmek zorunda da kalmadık, kırmadık. Elbette pozisyona uygun olsalardı, işe almaktan kaçınmayacaktık.
Kıssadan Hisse
Kurumsallaşma ve sistemli bir işleyişin bulunması, İK’nın torpille gelen adayları doğru değerlendirmesinde önemli bir rol oynar. İnsanların hatır gözetebileceği ama organizasyonun yetersiz bir adayı kabul etmeyeceği, torpil (pardon, referans) sahibine de izah edilebilir. Sistem ön planda tutulduğundan, İK da zor durumda kalmaz.
Yorumlar
Konuk
Yorum 1 (26 Ocak 2018 05:24)
Yorumunuzla katkıda bulunun